Monday, October 15, 2007

Makale yazmak

Tam da ben uğraşırken :)



Ref: PHD Comics

Tuesday, October 9, 2007

Perihan Mağden

Güzel fakat okuması da kavraması da (diğer yazıları gibi) zor bir yazı...
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=235191

Friday, August 17, 2007

Tez yazmanın aşamaları

tez yazmanın aşamaları şöyle sıralanabilir:

  1. hele biraz okuyayım nasıl olsa yazarım aşaması

  2. yazamıyorum, neden yazamıyorum aşaması

  3. daha çok okumam gerekecek galiba aşaması

  4. nasıl olsa daha vaktim var aşaması

  5. atılmadan biter mi ki aşaması

  6. bu tez bitmez, bitmeyecek aşaması

  7. galiba oluyor aşaması

  8. bu düzeltmeleri ancak bir yılda yapabilirim yetişmeyecek aşaması

  9. tez falan boş işler bunlar okulu bırakıp bir köye mi yerleşsem acaba aşaması

  10. (bittikten sonra) ne kadar büyütmüşüm şimdi başlasam daha iyisini yaparım aşaması


Sanırım 9. adımdayım...
kaynak: http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=4210896

Friday, July 20, 2007

GoTo



Yazılım tehlikeli iştir, dikkatli olmak lazım :))

Referans: http://xkcd.com/c292.html

Saturday, July 7, 2007

Finally Free - Mike Portnoy

29 Haziran - Dream Theater akşamı çok güzeldi. O akşam çalınmamış olsada işte karşınızda: Dream Theater'ın Finally Free parçasının sonundaki davul solosu. O ne performanstır. Sözler yetmiyo görüntülerle başbaşa bırakıyorum sizi :)



Parçanın tamamı için : http://www.youtube.com/watch?v=GZAerNMyhsI

Saturday, June 23, 2007

Yazı Tura

Bazen istediğiniz bir şeyi yapamazsınız, çünkü önünüzde engeller vardır, ya da yapmak istemezsiniz zorlayıcı sebepler vardır.
Çok arada kalırsınız. "onu mu yapsam bunu mu yapsam", "hata mı ediyorum acaba" der durursunuz, gözünüzün önünde değerlendirmeler uçuşmaktadır...
Bunu yaparsam bu avantajları var, tamam ama bunun da bu avantajları var...
Düşün taşın bitmez bu sıkıntılar.

Benim çözümüm bu durumda şudur ki, ey ahali:
- Cebinizden çıkartın bozuk paranızı ve atın bir yazı tura, verin kararınızı gülüşmeler arasında.

Bir insan verdiği kararın doğruluğunu nasıl anlayabilir, nasıl içine sindirebilir eğer kalmışsa bu derece kararsız???
Bana sorarsanız cevabı; ancak attığı adımın etkisini görünce sindirebilir içine sonuçları, kararları.
Bir yazı tura atarsın, dersin ki; "yazı gelirse yapıcam, tura gelirse yapmıcam".
Diyelim "tura" gelsin. Demek ki yapmayacaksın değil mi?
Değil :)
Tura geldiği anda kendini yapmayacaksın diye şartlandırmaya çalışırsın. O haleti ruhiye içine girersin. Bakarsın içine sinmedi... Gelenin tersini yaparsın, seni tutan mı var. Demek ki diğer türlüsü yapamazmışsın.
Yada yazı geldi baktın "tabi canım yapmam lazım zaten" dersin, devam edersin hayatına. Hatta "neden" diyenlere "Yazı geldi!!" dersin. Onlar gülerken sen de gülersin...

Tabi ki de son sığınağındır yazı tura, ama benim kadar kararsızsan yarar belki de işine.Denemesi bedava demek isterdim ama ne yazık ki madeni bir para gerektiriyor. Fakat yoksa cebinde bozuk ve okuyorsan bu yazıyı al sana yazı tura :)

linkler:

Wednesday, May 16, 2007

Ay aman, of pof, puf...

Yine Çetin Altan'dan çok güzel bir yazı:
Ay aman, of pof, puf...

Sunday, May 13, 2007

Dön bana

Cem Özkan - Dön Bana

Üzülürüm yine resmini görünce
Maziye bakarak vazgeçemem senden
Bir ömür geçse böyle ardından yalvararak

Dön bana yeniden nolur
Sev beni yeniden nolur
Al beni yanına nolur
Dön bana yeniden
Nolur, nolur
Nolur...

Unuturum sandım zamana bırakınca
Seni nasıl sevdiğimi
Ama bu gun yine söyluyorum
Yine hep aynı
Hep aynı şeyi

Dön bana yeniden nolur
Sev beni yeniden nolur
Al beni yanina nolur
Dön bana yeniden
Nolur, Nolur
Nolur...

Klibi de çok güzel : izlemek için tıklayın

Tuesday, May 8, 2007

Blind Guardian

Uzun aralarla yazdığım BLOG'uma geri döndüm :))

6 Mayıs akşamı(gecesi) süper bir gece oldu :) En sevdiğim müzik grubu olan Blind Guardian geri döndü :)) (tabiki de istanbula geri döndü, yoksa hep oralarda bi yerlerde duruyo :)



Sauron:
the field is lost
everything is lost
the black one has fallen from the sky
and the towers in ruins lie
the enemy is within, everywhere
and with him the light,
soon they will be here
go now, my lord,
while there is time
there are places below

Morgoth:
and you know them too
i release thee, go
my servant you'll be for all time

Sauron:
as you command
my king

Morgoth:
i had a part in everything
twice i destroyed the light
and twice i failed
i left ruin behind me when i returned
but i also carried ruin with me
she, the mistress of her own lust
Konser öncesinde yeni albümlerinden takılırlar herhalde demiştim ama beni fena halde yanılttılar, iyi ki de yanılttılar. Beni benden alıp masallar alemine soktular. Tüm gece Bilbo ve Frodo ile Ortadünya'da, Alice ile WonderLand'de Peter ile NeverLand'de dolaştık. Arthur'un hikayesi ile geçmişe gittik, Ulu Noldor Kralı Fingolfin'i Morgot ile düellosunu andık. Feanor'un izini takip ettik, Ozanlar ile şarkılar söyledik...

"War of wrath" ile bağıra bağıra başladık. "Into the storm" ile hızlı bir giriş yaptık. "Nightfall in Middle Earth" ile coştuk. Hansi'ye yüz vermedim ;), gözler Andre'yi aradı ama kendisi sahnenin (bana göre) sağ tarafında takıldığı için boy dezavantajı sebebiyle pek göremedim. Ama olsun gitarının sesi yeter bana. Bir ara kapattım gözlerimi dinledim mest olmuş bir şekilde. Bir o masaldan bir bu masala koşarken, kapalı ortam ve sigara sebebiyle bunalımlar baş gösterdi fakat tam arkamda uzun saçlarıyla kafa sallayan (headbang) arkadaş sayesinde serinledim:)). Geçen istemiştim çalmamışlardı bu sefer kırmadılar beni, albümde 14 dakika olan şarkıyı eşlik ederek herhalde 20 dakika da bitirdik. "AT-AT"-Osman'ın sözüyle en az 3 şarkı yediler bi şarkı söylicez diye ama bence değdi :)) "la laaaa la la la laaa....." :))

do you know if merlin did exist
or frodo wore the ring
did corum kill the gods
or where's the wonderland
which young alice had seen
or was it just a dream
i knew the answers
now they're lost for me

i hope there is a way back
with my talisman
so i look into myself
to the days when i was just a child

come follow me to wonderland
and see the tale that never ends
don't fear the lion nor the witch
i can't come back
i'm lost but still i know
there is another world
Gidiyoruz dediler kimse yemedi çıktılar bis yaptılar, çalmıcaz dediler kimse yemedi "Bard's Song"u çaldılar. Herkes deli gibi eşlik etti. Girişte çakmak dağıttılar, e herkes kullandı :))) Bir o masaldan bir bu masal'a koşarken derken konser bitti ve ertesi gün işe gidecek olmanın bilinci hatırlattı artık masallarda olmadığımızı. Ama yine de bir yerlerde var masallar biliyorum bu bile tekrar onlara koşmama yetiyor sanırım. Olmucak böyle ben "Hobbit"imi okumaya devam edeyim...

Wednesday, April 18, 2007

Works on my machine (Bende çalışıyor :P)

Bu linkte göreceğiniz cok güzel bir sertifikasyon programı.

Kısaca Türkçeleştirmek gerekirse bu sertifikasyona sahip olmak için yapılması gerekenler şunlar :
  1. Uygulamanızı ilgili derleyici(compiler) ile derleyin. Not: Diğer geliştiricilerden(developer) son değişiklikleri almak tamamen isteğe bağlıdır ve sertifikasyon için gerekli değildir.
  2. Biraz önce derlediğiniz uygulamayı/siteyi çalıştırın.
  3. Programda, üzerinde çalıştığınız kodu çalıştıran bir yol izleyin. Not: Bunun için önerilen yol, elinizdeki özelliği kalıcı olmayacak (ad-hoc) bir test ile en basit örnek ile deneyin. Stovell Institute for Application Assurance önerisine göre kod değişikliği 5 satırdan az ise veya (geliştiricinin uzman görüşüne göre) kod değişikliği bir hataya yol açmayacak derecedeyse bu adım atlanabilir
  4. Yaptığınız kod değişikliklerini versiyon kontrol sisteminize gönderin.

Böylece bu adımları geçerek sertifikanızı kullanabilirsiniz. Zorunda olmasanız da istediğinizde sertifikanızı testerlara ve müşterilerinize gösterebilirsiniz.



Referans 1: Joseph Cooney
Referans 2: Jeff Atwood

Tuesday, April 17, 2007

Değişiklikler...

Sanki çok yazıyomuşum gibi bloglarımı ikiye ayırmaya karar verdim :)
Bu güne kadar pek yazamadım ama bundan sonra canım sıkılınca yazıcam bir iki kelime...

Diğer BLOG'um daha çok JAVA ve Yazılım Geliştirme ile ilgili olacak onun için ingilizce yazmak istedim... adresi yanda da görebilirsiniz ama vereyim yine de ben :)

http://arcuan.blogspot.com/

Sunday, April 15, 2007

JSTL and expression language problem

I've decided to seperate my BLOGs... Here I will write more about casual things. So I moved my older post in here to this location:
:: jstl-and-expression-language-problem

Friday, March 23, 2007

VMware diye birşey varmış...


Malum tezim sebebiyle C ile uğraşıyorum. Ve yine doğal olarak gcc kullanmam gerekiyor çünkü yazdığım kodun Unix için çalışması bekleniyor. Daha önce belirttiğim gibi cygwin + make + notepad++ kullanıyordum. Hem bir önceki gönderide bahsettiğim konu yüzünden hemde artık "zamanı geldi" diyerek Linux'a bulaşmaya karar verdim. Fakat sıfırdan sistem kurmadan önce bir başka alternatifi merak ettim. Veeee VMware'i denemeye karar verdim. (Evet bir türlü Windows'tan kopamadım :( ). VMware kendi bilgisayarınıza bir bilgisayar daha (sanal makine-virtual machine) kurmanıza yarayan bir program. Kurduğunuz yeni bilgisayar aynen bağımsız bir bilgisayar gibi çalışıyor. VMware her sanal uygulama için standart bir ortam sunuyor. Mesela sizin network kartınızı kullanıyor fakat içinde çalışan uygulama network kartını başka bir sürücü ile görüyor. Kısacası sizin bilgisayarınızdaki network kartı, CD-ROM, harddisk, USB, ses kartı gibi donanımların hepsinin çalıştırdığı programlar (işletim sistemleri) tarafından tarafından kullanılabilmesini sağlıyor. Dolayısıyla kurduğunuz sanal işletim sisteminin normal işletim sisteminden pek bir farkı kalmıyor. (sanal ortamda sanal işletim sistemi - daha neler görücez bakalım :P) Tabiki de aynı hafızayı, işlemciyi vs. paylaştığı için belli bir performans kaybı yaratabilir fakat şu anda daha önce kurduğum linuxlar ile (tamam fazla kurmadım ama denedim :))) hemen hemen aynı performansta çalışıyor. Aynı şekilde Windows'da da pek bir sorun yaşamadım. Gerçi bu dediklerim iki sistemi de fazla zorlamadan kullanmış olmamdan kaynaklanıyor olabilir. Yine de şu anda zorlamam için bir sebebim yok.
VMware'in bir başka ilginç yanı ise kurulan sanal sistemin network üzerinde ayrı bir makine olarak görünmesi. Kendi IP'si var. Network üzerinde diğer makineler ile aynı şekilde görünüyor.

VMware'in bir çok ürünü var. Bir çoğu paralı olarak kullanılabiliyor. Fakat VMwarePlayer ve VMwareServer parasız olarak kullanilabiliyor. Eski sunucu uygulamalarını yeni sunuculara taşımak için (eski işletim sisteminizi VMware üzerine kurarak aynı platformu sağlayabilirsiniz) veya virus koruması (virüs yeseniz de olan VMware sistemine oluyor :) ) gibi durumlar için gayet kullanışlı . VMware'in sitesinde hazır olarak indirebileceğiniz işletim sistemleri ve uygulamalar bulunuyor. Linux'u makineye sıfırdan kurmaktan korkanlar veya üşenenler için (sanırım bu kategoriye giriyorum:) ) veya acaba hangisini kurayım diye düşünmekten çatlayanlar ve hepsini merak edenler (sanırım bu kategorilere de giryorum:) ) için kurulumu çok kolay bir şekilde yapabileceğiniz bir secenek.
Şu anda VMwarePlayer kullanıyorum. VMware player ile sadece daha önceden hazırlanmış bir konfigurasyonu kullanabiliyorsunuz. Dolayısıyla VMware'i indirdikten(30 MB) sonra bu linkten bir kaç tane önceden hazırlanmış işletim sistemi indirdim ve denedim (Resimlerde görebilirsiniz :) ) şu anda Ubuntu-6.10-Edgy Eft ve Debian-4-etch (Debian Testing etch beta 3 official snapshot (20060810)) deniyorum. Memnunum :) artık bu sistemlerin de değerlendirmelerini yapabileceğim bir seviyeye gelirsem onu yazarım :))
Dün rastladığım bir habere göre SUN'da SOLARIS sistemini VMware için kullanılabilecek halde yayımlıyor. [link1][link2]

Denemesi kolay, dileyenler bir denesin derim :)))
Ayrıca Linux'taki oyunlarda canınız sıkıldığında iyi geliyor :)

Not: Hüseyin'den görüpte bulaştım. Teşekkürlerimi sunarım ;)

Wednesday, March 14, 2007

ilk

Bu da benim ilk yazım...
Bundan sonra hedefim 2 aydır yazamadığım bloglarımı yazmak.
Başlamam sebep olan da kendisini biliyor 'kanımca'
gizemimizi de yarattıktan sonra başlıyoruz:)
hadi hayırlı olsun :)

Uzun yıllar sonra tekrar C'ye geri dönüş yaptım hayırlı mı olacak, şer mi olacak...
Tez için herşeyi yapıcaz artık napalım :))

Windows altında çalışmak durumunda olduğum için çok güzel olduğunu duyduğum Cygwin ile işe başladım... Eski kitaplarımı açtım (How to program C)... öncelikle HelloWorld efsanesi ile işe başladım her şey süper giderken sıra hocam'ın bana göndermiş olduğu kodları çalıştırmaya geldi.

Veeeee taaaak "preprocessor"ler çok fena vurdu. Kitaplar karıştırıldı, "man gcc" hatmedildi ve aranan cevap bulundu. bu kadar basit olduğunu görünce bir utanma söz konusu oldu ama kimse bilmiyo çaktırmayın :))


Veee daha sonra (ve öncesinde olan compile sorunlarını saymıyorum bile) süper ötesi bir hata ile karşılaştım:

23653 [sig] gen 2080 d:\dev\cse\thesis\bin\gen.exe: *** fatal error - called with threadlist_ix -1
make: *** [run-gen] Hangup

araştırmalarım sonucu (Google tabii ki de :) ) öğrendim ki cygwin'e has bir sorunmuş.
Korktuğum yerden vurdu beni. Yılandan korkmam Pointer'lardan korktuğum kadar en sonda yapılması gereken free() fonksiyonu patlatıyo. Şu anda bir çözüm göremiyorum ama Linux kurmayı düşünüyorum.

Şu C için neler yapmadım (sanırım fazla bişey yapmadım :( ). NetBeans'in, Eclipse'in 'C Development Pack" lerini denedim, Visual Studio 6.0 denedim. Notepad denedim. Fakat hep karşılaştığım (ve Turbo C'de zerre sorun yaratmayan :) ) sorun şu oldu: "main()" fonksiyonu olan 2-3 tane c dosyasını aynı proje içinde kullanamadım bir türlü. Yıllar yılı Java ile uğraşa uğraşa o kadar alışmışım ki buna ne yapacağımı bilemiyorum. Şu anda Cygwin, make, Notepad++ kombinasyonu ile çalışıyorum. Fakat
eğer windows ile çalışmaya devam edeceksem Eclipse opsiyonu nu ciddi ciddi düşünmem gerekiyor sanırım, şu ana kadar en az uğraştıran oydu :). Netbeans Java için ant tabanlı ve dolayısıyla C için de make tabanlı bir yapıya büründüğü için ve o kadar make dosyalarını yönetmekte aşırı derecede zorlandığım için biraz uzak alternatif gibi görünüyor. Visual Studio ise aşırı derecede korkutuyor. Birisi derse ki gel ben sana "Kim korkar Visual Studio'dan" kursu vericem derse minnettar olurum :)
Aslında şu anda kullandığım kombinasyonu da oturttuğum için pek zorlanmıyorum ama o "Turbo C"nin mavi üzerine sarı ve beyaz fontlarla sıcacık ekranına kendimi atmamak için zor tutuyorum :))

Bu kadar Tez için yaptıklarımdan bahsettim tezimin konusu söylemeden de geçmeyelim:
"Locality Aware Task Scheduling in Heteregeneous Computing Environments"
"Bu nedir? yenir mi?" dediğinizi duyar gibi oluyorum.

Not: Televizyonun sesiymiş :)